1.1 C
Kalecikkaya
19 Mart 2024
Kalecikkaya Köyü

Tarihçe

Kalecikkaya Köyü

KIRIM’DAN ÇIKTIK YOLA…( isimli kitaptan alınmıştır. Yazı sahibi Abidin ÖZKAN) 

Göç yolu… 

Yeni nesilden bu kelimeyi ve ne ifade ettiğini bilmeyenler olabilir.:..Göç yolu, Atalarımızın Kalecikkaya Köyüne gelirken kullandıkları, Veletköyü (Dedepınar) – Çomar ile Eskiyapar – Kıcılı arasında   uzanan tarlaların sınırlarıdır …..

Peki göç nasıl ve ne zaman olmuştu..

Önsözde bahsettiğim Davut Tokgöz, İsmail Arslan ve Mehmet Kantemir’den  ve babam Hüseyin Özkan’ın ara sıra arkadaşları ile yaptığı  sohbetlerden aklımda kalanlar ile yaptığım araştırmaları birleştirince (kesin olmamakla birlikte) şöyle bir göç haritası çıkıyor ortaya.

1768 -1774 Kırım Savaşı sonunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı sadece dini bakımdan Halifeye bağlı sayılıyor, siyasi bakımdan tamamen bağımsız oluyordu. Rusya’nın bu antlaşma ile Kırım’a serbestlik verilmesini sağlamasının sebebi burayı Osmanlı Devletinden kurtarmak, zamanı geldiğinde de kendi topraklarına katmaktı.

1771 yılında Rusların Kırım’ı işgal ve tahrip edip 35.000 Türk’ü kılıçtan geçirmesi, Kırım’dan Osmanlı topraklarına yoğun bir şekilde göç başlatır ve bu göç hareketi 1812 yılına kadar aralıklarla devam eder.

1812 yılında Ruslara karşı Osmanlı-Fransız işbirliği, Rusların, Kırım Türklerine karşı zulümlere yeniden başlamasına sebep olur. Bu tarihten sonra göç hareketi tekrar hızlanır. 1854 Osmanlı-Rus savaşında, Osmanlı, İngiliz ve Fransız donanması müttefik olarak Kırım’a asker çıkarır ve Sivastopol zapt edilir.

Bunu fırsat bilen ve Bahçesaray  yakınlarındaki – kesin diyemiyorum ama Rahmetli Davut Tokgöz  EFENDİKÖY  demiş gibi geliyor  – bir yerde ikamet eden cedlerimiz, büyük dedem Abdulgani önderliğindeki  17-18 haneden oluşan akraba gurubu , Kırım’dan ayrılarak bir tekne ile Rumeli’deki Balçık Limanına inerler…Buradan Devletin kendilerine tahsis ettiği Vidin Eyaleti-Tuna Vilayeti- Belgıraç Kazası sınırları içersindeki yerde, adı RABIŞ olan bir köy kurarlar …

Savaş sona erer ve 1856 da Müttefik Kuvvetler  çekilme kararı alır. Kırımda bulunan Türk yetkililer, ordunun harekatı sırasında hizmeti görülenlerin, istedikleri takdirde Siliste Eyaletinde yerleştirileceklerine dair Padişah Fermanını halka duyururlar. Askeri gemilerle Kırım’dan ayrılanlar da  yine Balçık Limanı üzerinden Rabış, Adliye=Atliye  ve Babadağ vb. gibi Rumeli Topraklarında  yerleşirler…

Osmanlı İmparatorluğunun iyice zayıfladığı yıllarda , dış güçlerin de yardımını alan Bulgar-Rumen milliyetçilerin ,Rumeli’de terör estirmelerinden  ve  kendi ulusal devletlerini kurma çalışmalarından  rahatsız olan ,Belgraçcık –  Rabış  ve Adliye köyüne yerleşmiş olan Cetlerimize bir kez daha göç yolları görünür ……

Kırım’dan Rumeli’ye göçte önderlik edenler ya yaşlanmış ya da ölmüşlerdi. Önderlik edecek birileri gerekli idi. Aklı başında, tahsilli, nerede nasıl konuşulacağını bilen, tuttuğunu

koparan ve o günlerde,  nüfus kayıtlarına göre 21-22 yaşlarında olan (ana yaşı daha büyük olsa gerek, 1944 yılında Alaca Hükümet Konağı yandığı için Nüfus kayıtlarında bazı hatalar mevcuttur.) Ahmet (kahya) ya teklif  götürülür. Fakat Ahmet göçten yana değildir. Burada eskilerin deyimi ile tam bir Osmanlı kadını olan annesi devreye girer ve bir gün  Ahmet arkadaşları ile kahvede  otururken  kahveye gider cebinden çıkardığı  kamayı önlerindeki masaya  saplar ve;

-Düş önümüze der!…

Ahmet önderliğindeki  Belgıraçcık’lılar ve Adliye’liler (bir kısım Babadağ’lılarla birlikte)  Pazarcık, Kırsova ve çevrede  bulunan tanıdıklara haber bırakarak 18 yıllık yeni yurtlarını da terk ederek Anadolu’ya doğru yola koyulurlar. Tahmini yıl:1873-74…

Bu yolculuk esnasında nerelerden geçtiler, geçtikleri yerlerde ne kadar kaldılar, guruptan ne kadarı ayrıldı tam olarak bilinmez. Bilinen ise İstanbul-Eskişehir üzerinden Konya’ya ulaşırlar. Bir müddette Konya’da kaldıktan sonra Yozgat’a gelirler. Yozgat Merkez ve köylerine dağılırlar…

Ancak buralarda kendilerine tahsis edilen yerleri de beğenmeyen cedlerimiz  yine Ahmet önderliğinde bir öncü gurup oluşturarak  o günlerde Ankara ili Yozgat Sancağı’na bağlı Hüseyin Abad (Alaca’nın eski ismi) kasabası üzerinden, işte GÖÇYOLU dediğimiz yolu kullanarak o zamanki ismi bilinmeyen ve bir azınlık yerleşim yeri olan  bugünkü Kalecikkaya’ ya gelirler.

Her taraf meşe ormanı !… Yanıp köz olduktan sonra uzun müddet ateşi sönmeyen bir ağaç olan  meşe “ köbete ve çiğbörek” pişirmek  için aranıp ta bulunamayacak bir yakıt !…

-İşte bizim yerleşeceğimiz yer derler ve orada kalmaya karar verirler:Aşağı Mahallede ,o günlerden beri gürül gürül akan KAYA ÇEŞME ( kaya funarı- kaya pınarı) nin etrafına yerleşirler..Yozgat’ta bıraktıkları yakınları  için yerler hazırlanır  ve oradan alınıp-getirilirler. Tahmini yıl 1878!..

Bunlara, daha sonra Yozgat’ta kalanlar ile Rumeli’de bıraktıkları akrabalar da dahil  olur..

Köyün eski sakinleri olan azınlık vatandaşların , zamanla köyden ayrılmaları ile  onların yerlerini doldurmak ve nüfusu arttırmak için , 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Kırım savaşından sonra Kırım’dan gemilerle Samsun’a gelen ve oradan da  Çorum Merkez ve köyleri ile Sungurlu ve Amasya-Merzifon’a yerleşenler  köye davet edilir ..

Daveti kabul edenlerin gelmesi ile  Telli Mahalle ve Yukarı Mahalle kurulur ve onlara  Kafkasya üzerinden gelen Balıkkaya’lar dahil olur;   böylece köy son şekline “66 haneye” ulaşır…

Bu tesbitlerimi yaparken  büyük-büyük dedem Abdulgani’nin hanımı  olan  1835 Kırım doğumlu-nüfus kayıtlarında -Alaca doğumlu Teslime’yi, 1839 Kırım ( nüfus kayıtlarında Belgıraç) doğumlu Ance’yi, 1858  Belgıraç doğumlu Mehmet Tokgöz’ü,  Abdusselam oğlu 1862 Belgıraç doğumlu Hüseyin’i,   Abdulgani’nin akrabası ve köyün kuruluşundan sonra İstanbul’dan  gelen  Gülizar Doğan’ın babası İstanbullu  Hüseyin’i, köye yerleştikten sonra ailesi ile birlikte Eskişehir’e dönen Yakup Gördebil’i, Eskişehir’den Ülfet, Emin ve Sedat isimli üç çocuğu ile birlikte 1950’lere kadar köyümüze ziyaretlerde bulunan büyük-büyük halam Emine’yi,  Askerlik Şubesi Akşehir olan Çanakkale Şehidi 1878 doğumlu dedem Mehmet Özkan’ı, köye yerleştikten sonra geri dönerek Konya- Çumra’ya göç eden Şaban Çakatay’ı, köyde karısı Meryem ve çocuğu Mehmet’i terk ederek Konya Kulu’ ya giden İbadullah Kantemir’i   ve doğum yeri Yozgat olan Gülizar Özdemir ile Abdullah-Fatma kızı Zehra’yı, torunu Resude (Metin)’nin   anlatımına göre köye  geldiğinde 5-6 yaşlarında  olduğu bilinen 1872 Belgıraç doğumlu olan  Hanife Saykal’ı  göz önünde bulundurdum….

Kalecikaya’ ya yerleşim  tamamlandığı günlerde, Kalecikkaya’ da hane:17’deki Demiral’lerin öz, hane:51’de ki Çetinkayalar’ ın üvey annesi  1859 Babadağ doğumlu Azize’nin kardeşleri Abdulcabbar ve Abdulsettar (Alçakır) kardeşler ile onlarla birlikte hareket eden    akraba ve komşularının bir kısmı  da   Yozgat üzerinden  gelerek Gölpınar’ a  yerleşirler. Bunlara Abdullah’ın (dedelioğlu)’nun kardeşi  olan ve  Çorum merkezde ikamet eden, doğum yeri olarak RUMELİ yazılan  İbrahim (dedeli)  ile Kırım’dan gemilerle Samsun’a  inen,   oradan  da Çorum civarına yerleşen (Çağatay)’lar da katılır : Çağataylar’dan Elvan Çağatay’ın ifadesine göre!…

Onların katılımı ile de Gölpınar Köyü son şeklini alır…Nüfus Kayıtlarında Gölpınar Köylülerinin hepsi  “Boğazkale ve Sungurlu” doğumlu görülmektedir.

 

Takdir sizlerindir…